Millet olmanın hakkı vardır, ama daha da önemlisi bir bedeli vardır.
O bedel yalnız sandıkta oy vermekle ödenmez. O bedel; doğruya sahip çıkarak, yanlışa susmayarak, karakterini satmadan yaşanarak ödenir.
Bu yüzden bu yazı bir eleştiri değil; bir uyarı, bir çağrı, bir vicdan muhasebesidir.
Tavrın olacak! Duruşunu kimsenin gölgesine sığdırmayacaksın.
Tarzın olacak! Kimliğini ekranlardan, sloganlardan değil, özünden alacaksın.
Hedefin olacak! Çocuklarına daha iyi bir ülke bırakmak için mücadele edeceksin.
Çizgin olacak! Günün rüzgârına göre yön değiştirmeyeceksin.
Prensibin olacak! Oyunun karşılığı bir paket değil, bir gelecek olacak.
Ve en önemlisi:
Değerlerin emanet olmayacak.
Çünkü bir milletin değerleri başkalarının eline geçtiğinde, o millet artık kendi kaderini tayin edemez.
Çünkü kimliğini başkasına teslim eden, karar hakkını da verir; sonra da şikâyet etmeye başlar.
Yüce millet.!
Birileri oyunu satın almak için senin zaaflarını kullanıyor olabilir.
Ama sen karakterinle diren.
Birileri sana umudu değil, alışveriş torbasını sunuyor olabilir.
Ama sen onurunla karşı dur....
Davranışın taklitse, kimliğin silinir.
Düşüncen satılıksa, geleceğin rehin alınır.
Ve değerlerin emanetse, sen artık sen değilsin.
Bu çağrı ne iktidara ne muhalefete — doğrudan sana...!
Çünkü bu ülkenin kaderini belirleyen yalnızca sandık değil, karakter sahibi seçmendir.
Sözüm, kalemimden değil, yüreğimden çıkıyor.
Çünkü ben bu milletin evladıyım.
Ben Çetin Ay – Uluslararası İş İnsanı ve Siyasetçiyim.
Ve bu çağrıyı, sıradan bir seçmen değil, elini taşın altına koymuş biri olarak yazıyorum.
Çetin Ay olarak söylüyorum: Eğer değerlerimizi korumazsak, yarın sandıklarda arayacak bir gelecek bile bulamayız.
